15 senedir siyasetle yakından ilgileniyorum. Özellikle okumalarımda yakın tarihe ağırlık veriyorum. Bu okumalarımda öğrendiklerimin günümüze yansımalarını gözlemlemeye çalışıyorum. Bazen vicdanımın aynasında bakarak yorumlar yapıyorum. Bu yorumlara göre Kürt halkı veya Kürt milleti (bazılarına göre “Kürt milleti” demek yanlıştır; çünkü Kürdistan yoktur). Ancak İsmail Beşikçi’ye göre Kürtler o kadar masum bir halktır ki Kürtlerin işgal edilecek toprakları bile yoktur. Yani Kürtler o kadar yok sayılmıştır.
Evet, doğrudur. Bir gün Kürdistan olduğu iddia edilen toprakların bir kısmı Türkiye’ye, bir kısmı Suriye’ye, diğer kısımları ise Irak ve İran’a aittir. Peki bunun tarihsel altyapısında ne vardır? Türkiye’deki Kemalist rejim, ağır baskılar ve Dersim ile Zilan katliamlarına imza atmıştır. Suriye ve Irak’ta ise Baas rejimleri; Saddam’ın ve Hafız Esad’ın yaptıkları ortadadır. İran’da ise Şii rejim, Kürtlere tarihte kimlik bile vermeyen bir ülke olarak tarihe geçmiştir.
Osmanlı döneminde yüzyıllarca “Kürt bölgesi” olarak geçen bu topraklar, Osmanlı’nın yıkılmasıyla bu ülkeler arasında paylaştırılmıştır. Bunun en önemli nedeni, Osmanlı’nın son döneminde Osmanlı’ya ait tüm milletler kendi milliyetlerini öne çıkarmaya çalışırken Kürtlerin ya ümmetçi ya da Osmanlıcı bir yaklaşım sergilemeye çalışmalarıdır. Bu doğru muydu, yanlış mıydı? Orası tartışılır. Sonuçta o günkü konjonktür bu ideolojiye uygun değildi. Kürt halkı bunu göremedi ve bunun bedelini ağır ödedi.
100 yıl içinde tüm Müslümanlar gibi Irak’ta, İran’da, Suriye’de ve Türkiye’de bedel ödediler. Suriye’de Hama’da katliama uğradılar, Irak-İran savaşında büyük bedeller ödediler. Türkiye’de Zilan ve Dersim’de katliama uğradılar. Ardından 12 Eylül darbesi ve sonrasında yaşananlar malum. Özellikle AK Parti’nin Kürt açılımı sonrasında Kürt halkında büyük bir milliyetçilik rüzgarı ortaya çıktı. Bu öyle bir hal aldı ki adama “Filistin” diyorsun, ama “Kürt sorunu var” diyor. Adama “Arakan” diyorsun, “Dersim” diyor, “Zilan” diyor.
Bugün küresel bir dünyada yaşıyoruz. Bilgisayarın başında Amerika’ya, Çin’e, Avusturya’ya gidebiliyorsun. Oradakilerle ticaret yapabiliyor, sohbet edebiliyorsun. Bugün dünyada sınırlar yok. Bir vizeyle Avrupa’nın tamamını gezebiliyorsun. Bundan 30-40 sene önce biri “Almanya’ya gittim” dediğinde birçok kişi neredeyse elini öperdi. Şimdi Almanya’ya gitmek, yurt içinde gezmekten daha kolay olmuş.
Böyle bir ortamda Kürt milliyetçiliği yapmak, bu dünyaya ait olmamak anlamına gelmiyor mu? Maalesef Kürt halkı dünyayı okuyamadı ve bugün bile okuyamıyor. Bu bir öz eleştiridir.