Uncategorized

ÖMER ÖZHAN BİTLİS İLE MUHACİRLER ÜZERİNE

Furkan Başar; Selamun Aleykum sevgili Ömer abim hoş geldin kendini biraz tanıtırmısın;

Ömer Özhan Bitlis; Ve Aleykum Selam ben Ömer Özhan Bitlis aslen Erzincanlıyım doğma büyüme İstanbulluyum, evli ve iki çocuğum var, özel sektörde çalışmaktayım işletmeciyim, öncelikle böyle bir röportaj yapmak için beni tercih ettiğiniz için teşekkür ederim. Bunları şu yüzden dolayı söylüyorum bizimle çalışan bütün kardeşlerimizin kendine ait bir hayatları ve işleri var bu işlerin haricinde biz bunu bir görev ve sorumluluk bilincinde ALLAH rızası için yapıyoruz. 2011 Suriye cihadından sonra bize gelen muhacirler ile ilgili bizim yapmış olduğumuz çalışmalar ilk çalışmalar değil Türkiyeli Müslümanlar olarak ülkemize gelenler ve Türkiye dışında kalan bütün olaylara karşı duyarlılık ve hassasiyetimiz var. Bosna’dan Afganistan’a, Irak’tan Suriye ye ve Filistin’e kadar bütün bölgelere elimizden geldiğince yardım etmeye çalışıyoruz. Dolayısıyla bu Suriye ‘liler özelinde bir yardım çalışması değildir dolayısıyla antrenmanlı olduğumuz söylenebilir. Buradaki bizim hassasiyetimiz insan olmamız ve Allah’ın bize yüklemiş olduğu görevden dolayı kaynaklıdır. Bizim karşımıza çıkan bu sorundan dolayı duyarsız kalmamız bir Müslüman olarak beklenemezdi dolayısı ile böyle bir işin içinde de kendimizi bulduk.

Furkan Başar; Ömer abi Suriyelilerin ilk geliş sürecinde neler yaşanmıştı.

Ömer Ö. Bitlis; Suriye cihadı 2011 başladı ve 2012 v3 2013 te Türkiye ye gelişleri başladı, ilk geldiklerinde hiç bir şeyleri yoktu yada ilk gelenlerin bir şeyleri yoktu. Ben kendi özelimde söyleyeyim karayollarında bir camide çıkışta kendileri ile karşılaştık biz Suriyeli olduklarını anladığım için yanlarına gitme ihtiyacı duydum hallerini hatırlarını sordum onlarda bir ihtiyaçlarının olmadığını söylediler ve teşekkür ettiler. Ben bu cevap üzerine tatmin olmadım evlerine gittim, evde bir kaç tane tabak bir kaç tane çatal kaşık bir tane çekyat ve iki tane halıdan başka hiç bir şey yoktu. Bunları görünce onlara yardımcı olmamız  gerektiğini düşündüm ve böylece ilk aile ile bu şekilde tanıştık.  Daha sonraki ailelere de bu perspektif ile sadece etrafımızda gözümüze çarpan veya işte geçerken dikkat ettiğimiz insanlara evlerine konuk olarak evlerinin içini görerek bire bir tespit ettiğimiz ailelere yaptığımız yardımlar oldu, ilk süreç böyle başladı.

Furkan Başar; Ömer abi Hükümetin Suriyeli muhacirlere bakışı zaman içinde ne şekilde değişti.

Ömer Ö. Bitlis; Aslında hükümetin Suriyelilere bakışında bir yalpalama yok yani TC. devleti diğer tüm devletlere nazaran Suriyelilere en çok kucak açan ve Suriyelilerin davasına kucak açan devlet oldu. Bu tabi özellikle Tayyip Erdoğan özelinde vuku bulan bir şey, ilk geldikleri günden itibaren gerek sağlık gerek eğitim konusunda sağlı sollu faydalar sağladı Suriyelilerin burada tutunması için devlet bir yol açtı. Daha sonra seçim süreçlerinde Milliyetçilik dalgasının biraz artması ile özellikle 15 Temmuz darbe sürecinden sonra iyice Türkiye de artan ırkçılık, ulusalcılık hükümeti bu konularda biraz geri durmaya veya muhacirlerin yurt dışına gönderilme sürecini biraz daha sert bir şekilde uygulamaya götürdü veya götürüyormuş gibi yaptı. Bu iyi anlamda yeterli değil kötü anlamda da olmamasını düşündüğümüz bir şey burada temel meselenin şu olduğunu düşünüyorum ; bizde bir Almanya örneği var, Almanya ya giden Türklerin yada diğer yabancıların Almanya’nın  mültecilere ve muhacirlere yapmış oldukları uygulamalar malesef TC. devleti tarafında yapılmadı. Yani onların entegrasyonu ve vatandaşlık sürecine geçiş çünkü bize yaklaşık dört milyon insan geldi. Bu insan değerinin doğru şekilde  konumlandırılmasının yapıldığını düşünmüyorum TC. devleti bu konuda ciddi anlamda eksik kaldı. Refakat koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi denir misali TC. devleti ve Tayyip Erdoğan’ın da Suriyeliler için yaptığı iyilik yeterlimi bence değil diyebilirim.

Furkan Başar; Özellikle Afganlılar 2003 işgalinden sonra Türkiye ye geldiler, Suriyeliler ise 2011 den sonra geldikleri halde özellikle bir kesim tarafından Afganlar yeni gelmiş gibi bir algı operasyonu yapıyor buna ne dersiniz;

Ömer Ö. Bitlis; Afganlılar ile Suriyeliler arasında bazı farklılıklar var öncelikle şunu söyleyeyim Türkiye’nin güneyinde Hatay, Urfa, Antep, Mardin’in zaten Arapların Kürtlerin yoğun bulunduğu yerler dolayısıyla bize onların sadece suni sınırlarla ayrılmış bir Suriye ve Irak’tan bahsedebiliriz. Dolayısıyla bu suni sınırlar ayrılmış olsa bile bizim oralara gittiğimiz zaman gördüğümüz şey şu; Halep’in Hamanın veya İdlib’in Mardin’den Urfa’dan veya Antep’ten bizim için bir farkı yok. Ama Afganistan için aynı şeyi söyleyemeyeceğim Afganistan da İslam coğrafyası için çok önemli bir yeri ve bana göre en önemli yerlerden bir tanesi ama Afganistan ile olmayan sınır bağı Afganlar ve Suriyelilerin  arasında biraz farklılık oluşturdu bu birinci etken ikincisi de şu Suriyeliler 3,5 milyon kişi geldi ama Afganlılar ilk gelişinde belki 100.000 kişiyi bulmamıştır. Dolayısıyla dağılım açıldığı zaman çok seyrek  veya çok seyreltik bir insanlardan bahsedilebilir buda göze batmadı. Suriyelilerden sonra Afganlıların tekrardan gelişi ile birlikte demin ki sorunun içerisini biraz açtı Türkiye de ki o ulusalcı ırkçı mantalite Afganlılarında Afganistan da ki o Taliban yönetiminin olması hasebiyle Afganlılara sert ve ters bir gözle bakması veya bizim oraya o şekilde bakmamızı talep eden bir hal aldı. Biz bunu kabul etmiyoruz bizim için Türkiye ye gelen bütün insanlar Müslümanlar ve ihtiyaç sahibi ve mağdur insanlar değerlidir. Bizim Müslümanlar olarak hepsine kapımız açık  biz bunları değer olarak görüyoruz önemli olan onlardan kazanabileceklerimizi kazanıp kazanmamamız. HZ. Peygamberin bir hadisinde ; Muhacirlerden olmasaydım Ensar’dan olmayı tercih ederdim ve isterdim diyor, Ensar olmak çok önemli bu Allah’ın bize bir lütfudur bunu kaybetmek için Milliyetçiler gibi Irkçılar gibi hem kalbi hem gözü kör olan cahillerden olmak gerekiyor Allah bizi öyle olmaktan sakındırsın. Çok iyi bir şey hatırlıyorum  Suriye cihadı sürecinde bundan 10 yıl önce kızım 7 yaşındaydı Halep’in bombalanması sırasında Halep’ten çıkanları görünce annesinin televizyonun karşısında duygulandığını görünce annesini teselli etmek için şunu söylüyor 7 yaşındaki kız ; anne niye üzülüyorsun bak onlar geliyor senin de Ensar olma şansın doğuyor böylece onlara yardım ederek cenneti kazanabilirsin bence buna üzülme dedi. Bu fıtratı bozulmamış insanın ortaya koyacağı çok ciddi anlamda ciddi bir mesaj olarak söyleyebiliriz.

Furkan Başar; Yardım ederken gerek dernek olarak gerek bireysel olarak ne zorluklar yaşıyorsunuz.

Ömer Ö. Bitlis; zorluk insanın kendisinin kabul ettiği göreceli bir şey biz yaşadığımız şeyleri en azından ben kendi adıma zorluk olarak kabul etmiyorum. Bunun iki tane sebebi var, birincisi yaşamış olduğum zorluktan dolayı elde edeceğimi düşündüğüm hayrı ve sevaptan dolayı cenneti hayal ediyorum bu bana zorluk olarak gelmiyor ikincisi ise açıkçası bunu tırnak içinde söylemek gerekiyor bu zorluklar ile karşılaştığın zaman üzerinden kalkamadığımız zorluklarda çokta sıkıntı yapmıyorum çünkü her şeyin altından kalkamayız. Biz sadece sivil inisiyatifleriz devlet değiliz elimizden gelen ne ise onu yapabiliriz ondan sonrasını da arkamıza bırakmak zorunda kalıyoruz. Tabi herkes bu psikoloji ile hareket edemiyor ve edemediği için zaten bu işlerin sürekliliği az oluyor bu benim kendi özelimde artım olarak görüyorum onun haricinde söylediğiniz şeyde ki  zorlukları netleştirecek olursak buradaki ihtiyaç sahipleri ailelerin bir kaç tane temel ihtiyaçları var 1- barınma ihtiyaçları 2-yaşamını idame ettirebilmeleri için iş ihtiyaçları 3- eğitim ihtiyaçları 4- sağlık ihtiyaçları, sağlık ihtiyaçlarını Suriyeli muhacirler açısında söylüyorum devlet tarafından devlet hastanelerinde mümkün olduğunca karşılanıyor sadece özel durumlarda devletin hizmet vermediği mesela protez gibi devlet buna parasal olarak destek vermiyor ki bunlarda maddi olarak çok yüksek şeyler bunların toparlanması açısından ciddi sıkıntılar yaşıyoruz çünkü yüksek meblağları temin etmek için zaten kasamızda böyle bir rakam yok bu yüzden toplamamız gereken bir bedel oluyor. Bunlar ile ilgili çok güzel kuruluşlarımız var mesela Eğir-ber onlar ile paslaşıyoruz protez ile ilgili konuları. Böyle bir bütün İslami duyarlılığı olan olmayanı bilmediğim için mecbur bunu söylüyorum vardı da diğer kimliklerden biz onlara gitmedik diye bir şey yok ortada diğer İslami kimliği olmayan bir yardım kuruluşu görmediğimiz için ve ortada olmadıkları için de mecbur bütün ilişkilerimiz İslami yardım kuruluşları oluyor ve işlemi  hassasiyeti olan insanlar ile oluyor ve bunlar ile paslaşarak bu sağlık sorunu zorlukların üzerinden gelmeye çalışıyoruz. Onun haricinde barınma problemleri ciddi sıkıntı Türkiye de ve bütün dünya da belki böyledir insanlar gerçekten aç gözlülük ve ahlaksızlık boyutu var normalde kendilerinin eskiden hiç kullanmadığı hayvan bağlasa durmayacağı yerlerde bodrumlarda sığınaklarda insanlara fahiş rakamlara evler kiralıyorlar ve Muhacirlerin buralarda kalmaya zorlanıyor, barınma anlamında bu sıkıntı, diğer sıkıntı ise Suriyeliler ile ilgili iş haklarının verilmesi en başta söylemiştim devletin yapması gerekenleri yapmadığı belirli sınırlarda SGK lı Suriyeli çalıştırma izni veriyor ama Türkiye’nin bir çok yükün altından da muhacirler kalkıyor özellikle tekstilde plastik de daha zor şartlardaki insanların çalıştığı mavi yakalı işlerde Muhacirler çok ciddi bir yük alıyor ve çoğu SGK sız çalışıyor ve bu işten çıkarılmalarında da sıkıntı haklarını alamıyorlar ve şikayet edilme tehditi altında çalışıyorlar bu bizim açımızdan ayrı bir zorluk.  Zorluk açısında son olarak şunu söylemek istiyorum Lojistik zorluğu, bunları da duyarlı nakliye sahipleri ile bu işi aşmaya çalışıyoruz taşınmasını da muhacir kardeşlerimizin eliyle yapıyoruz.

Furkan Başar; Cumhur ittifakına baktığımız zaman Milliyetçi Türk zihniyeti var bu zihniyetle nasıl mücadele etmemiz gerekiyor.

Ömer Ö. Bitlis; Biz Müslümanız bizim nasıl mücadele edeceğimizin tek kaynağı Kur’an ve peygamberimizin sünnetidir. Biz Türkiye de ki Müslümanlar olarak ilk önce kendi İslami kimliğimizi net bir şekilde ortaya koymamız lazım, siyasal ve politik atraksiyonlar veya değişiklikler bizi çok fazla etkileyeceğini veya bağlayacağını düşünmüyorum. Cumhur ittifakında burada en büyük etken 15 Temmuz dalga süreciydi aslında. Cumhur ittifakına AK Partiyi mecbur eden ikinci  saikinde başkanlık seçimi olduğunu düşünüyorum başkanlık sistemi ile de Tayyip Erdoğan’ın kendi ayağına sıktı diye düşünüyorum. Eskiden başkanlık sistemi yokken Erdoğan’ın %35 veya %40 ile iktidar olup istediklerini yapabilirken kendisini başkanlık sistemi ile Cumhur ittifakına bağladı. İkinci taraftan daha büyük problemi başkanlık sisteminin gerek Kemalistleri, solcuları, sağcıları gerekse de Müslümanları birbirine yaklaştırmış olmasını bunun ben iyi bir şey olarak görmüyorum. Kemalist bir siyasal duruşa veya sağcı bir siyasal duruşa  veya ırkçı bir siyasal duruşa saygı duyacak bir halim yok sadece onlarla yaşamayı bilen bir insanım Müslümanım ben onların ilahlarına küfretmediğim sürece onlarda benim ilahıma Allah’ıma küfretmesine veya İslam’a karşı yapacakları saldırılara karşı mücadele ederim. Ama bu başkanlık sistemi AK Parti eliyle siyasal düzenler birbirine çok yaklaştı iç içe geçişler oldu buda ciddi anlamda bir kafa karışıklığına yol açtı. Bununla mücadele etmenin yolu Kur’an dan geçtiğini düşünüyorum Müslümanlar olarak Kur’an’ı daha iyi anlamak ve peygamberimizin metodunu daha özümsememiz gerektiğini düşünüyorum. Artı Müslümanlar olarak gerek Kürdistan da ki gerek Arap yarımadasın da ki gerek doğu Türkistan da ki bütün Müslümanlarla ilgimizi ilişkimizi alakamızı kuvvetli kılmamız gerekiyor. Allah’ın bize vermiş olduğu bir şeyden dolayı övünmek kadar ahmakça bir şey olduğunu düşünmüyorum yani yeşil gözlü birinin benim ne kadar güzel göz rengim var demesi kadar ahmakça bir şey olmadığı gibi tabi Elhamdulillah  bu hamd edeceğimiz bir şey ama bu övünç kaynağı olacak bir şey değildir. Bana nasıl nasıl Türkçe verildiyse kahverengi göz verildiyse başkasına da sarışın yeşil göz ve İngilizce verilmiştir bunlar Allah’ın ayetleridir, renkleridir dilleridir bunlar arasında ayrım yapmak ve övünmek cahilliktir ama biz bunlar ile mücadele etmek zorundayız. Siyasal düzlemde bunu tekrar etmek ve altını çizmek istiyorum; Siyasal düzlemde yapılan yanlış atraksiyonlardan dolayı kendimizi oraya bağlamamız gerekiyor gerekli eleştiriyi kendimize de yapabilmeliyiz siyasal hükümete de yapabilmemiz gerekiyor ve tüm partilere de yapabilmemiz gerekiyor.

Furkan Başar; Son olarak muhacirleri nasıl bir gelecek bekliyor.

Ömer Ö. Bitlis; Bunu Muhacirlik gözünden çıkıp bunu dünyada ki insanlık genelinde bakmamız lazım, ben şunu diyorum dünya da kırılma noktaları vardır diyorlar ki milattan önce ve sonra, İsa (a.s )doğumundan önce ve sonra işte İstanbul’un fethi bir çağ kapandı bir çağ açıldı gibi bence son yüz yılın en önemli olayı internetin bulunması. Yani internetten öncesi ve sonrası diye şimdiki dünyayı ayrıştırabiliriz. İnternetten sonra ki dünya da insanların çok ciddi sığlaştığını düşünüyorum bu sığlık ve bilgi kirliliği insanların internette okuduğu iki tane şeyle bilinçlendiğini  zannetmesi ve bu internet üzerindeki sosyal ağ ile dünya da olan bütün gelişmelerin bütün ifsadın yer yüzüne pompalanıyor olması insanlık açısından çok ciddi bir eksi. Bu eksilik muhacirlere de yansıyor dünya da şu an LGBT gibi bir problemimiz var toplumsal cinsiyetsizlik gibi bir problemimiz var kapitalizm gibi bir problemimiz var sınırsız üretim ve tüketim gibi bir problemimiz var bu problemlerin hepsine Müslümanların çözüm üretmesi gerekiyor çözüm üretecek kaynakları da var fakat ama güçleri yok saldırı çok fazla var. Sosyal medya geldi, internet iyi bir şey mi evet bir şey ben çok güzel olarak orada Kur’an ayetlerini görüyorum ama bunu gören %3, açıklık saçıklık LGBT propagandası kapitalizm tüketimine maruz kalanların sayısı %97 dolayısıyla çok etkili olduğunu düşünüyorum. Ondan sonra global saldırılar var dünyayı bir global  fule haline getirmeye çalışıp ta bütün isteklerini yaptırmaya  çalışan bir güruh ta var. Mesela bunu pandemi sürecinde bunu çok iyi yaşadık bütün dünyayı tek elden yönetmeye çalıştılar herkese aynı şeyi dayatmaya çalıştılar, orada biz muhacirlere yardım etme konusunda çok ciddi sıkıntılar yaşadık dışarıya çıkartmadılar bizi yani bu ve buna benzer modern saldırılara karşı bütün insanlık olarak mücadele etmemiz gerekiyor. Bu bağlamda muhacirlerin geleceğini dünyada görecek olursak 1- dünya çok ciddi şekilde muhacir dünyası haline gelecek, çünkü herkesin geçişkenlikleri artacak dolayısıyla birinin muhacir yada yerli olmasının çokta önemli olmadığı bir dünyaya gideceğiz diye düşünüyorum. Türkiyeli muhacirler ile ilgili bana göre Almanya çok güzel bir modeldir muhacirlere nasıl davranılması gerektiği yada yabancı insanlara nasıl davranılması gerektiğini o süreçte insanlara umut verilmesi o insanların emeklerinden doğru bir şekilde faydalanılması ve yerleşik düzene alıştırılması  gerektiği noktasında örnek alınabilecek ülkeler var. İsveç, Finlandiya veya Almanya olsun bence Türkiye bunlardan örnek alıp yapmalıydı  geçte kaldığını düşünüyorum ama hiç bir şey için geç değildir. Türkiye de Suriyelilerin geri döneceğine inanmıyorum

Furkan Başar; Teşekkür ederim Ömer abi kıymetli vaktini bize ayırdığın için…

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir