Bu aralar her şeyden utanıyoruz sabah sıcacık yatağımızdan kalkmaya utanıyoruz, İstanbul kış mevsimini en soğuk günlerini yaşıyor giyinip evden çıkmaya utanıyoruz, arabada klima açmaya utanıyoruz, sıcacık ekmeğe yağ sürmeye utanıyoruz, televizyon da insanların deprem de ki hallerini gördükçe yaptığımız her eylemden utanıyoruz çünkü malesef varlık ve yokluk arasında bir ilişki var. Ve o ilişkinin değerini kimi zaman hastalık kimi zaman deprem kimi zaman yangın veya başka doğal afetler de anlıyoruz veya Allah bize hatırlatıyor. Ama ben dün akşamdan beri düşünüyorum tabi ki depremin ve bunun gibi doğal afetlerin nerede ne zaman olacağı Allah’ın takdiri ama insan oğlunun fıtratında düşünmek var. Kendinizi depremdeki o insanların yerine koyuyorsunuz betonların arasında aç susuz üstünüzde kilolarca beton bir yandan yakınlarınız aklınıza geliyor karanlık zaman kavramı doğal olarak yok ve mucize bekliyorsunuz bir yandan böyle bir hayat olduğunu düşündükçe yaptığınız her eylemden utanıyorsunuz çünkü insan fıtratında bu var. Kaç insan öldü, kaç aile yarım kaldı, kaç aile tamamen yok oldu, bazen annenizi öpmekten bile utanıyorsunuz milyonlarca insan bundan mahrum oldu. Kalan hayatları boyunca kardeşine sarılamayacak olan insanlar ama biz Allah’a inanıyoruz ve felaketin bir hayır olduğuna inanıyoruz. Zaten bu dünya da bu kadar adaletsizliğin yanında bir de böyle felaketle Allah’a inanmazsak bu dünya yaşanmaz bir hale gelmez mi? neyse elimizdeki nimetlerin değerini anlamak için bundan güzel fırsat olabilir mi? Şimdi biraz tefekkürün tam zamanı yarın değil bugün bir saat sonra değil, ne bekliyoruz haydi şimdi şu an. Selam ve Dua ile…
UTANIYORUZ
10
Şub