Siyasi Yazılar

MAKEDONYA – BÖLÜM-2

Artık Sırbistan’dan yola çıkıp benim bu gezide en çok merak ettiğim yere doğru Makedonya-Üsküp’e doğru gidiyoruz otobüs içi şen şakrak, Rehberimiz Vahdet bir yandan bize anlatıyor o dinleniyor Musa abi başlıyor o bitiyor şiir hastası Yalçın Kılıçaslan devreye giriyor, aslında bu toprakları tanırken siyasete bulaşmamak mümkün değil çünkü yüz yıllar boyunca bizim olan bu topraklarda hala izlerimiz var ve hala da bu izleri taşıyor bir öz eleştiri yapmamak elde değil. Ben bunları düşünürken otobüsün mikrofonu yalçın abimden Serbest Avukat Mehmet abime geçti. Hani Avukat dediğin ciddi olur ama Mehmet abinin fıkra ve özellikle şiir sevmesi ve okuması beni hayretlere düşürmesi Necip Fazıl dan, Sezai Karakoç dan Erdem Beyazıt’tan ve daha bir çok şairden şiirlerini çok aşka gelerek okuması beni bir Edebiyatçı olarak hayran bıraktı. Arada galiba çok konuştum hanım bana kızıyor ( otobüste gülüşmeler ) diyerek yerine geçmesi hepimizde bir hayranlık bıraktığına inanıyorum. Kendisiyle hem yol arkadaşı olduğum için hem de kendisiyle tanıştığım için bahtiyar oldum. Bu arada yarışmada derece alarak bu geziye gelen Abdullah, Kamuran, Mahsun diğer kardeşlerimin adını unuttum bunun içinde özür dilerim yol boyunca bana karşı tüm yardımları için onlara da buradan çok ama çok teşekkür ederim. Bu tur genellikle genç arkadaşlarımız dan oluşuyordu ama içlerinde genç olmayan ama kendini genç hisseden bir amcamız vardı, beni kendisine hayran bıraktı. Yaşı 80 üzerinde ama bıraksan 100 metre koşu yarışmasında dereceye bile girer, kendisini ve hanımını bizatihi tanıdığım için çok ama çok mutlu oldum. Sevgili Yalçın abim seni unutmadım bu tip yolculuklarda benim karşıma mutlaka çok yardım sever biri çıkar bu yolculukta da Yalçın abi ve Cebrail abim çıktı. Lütfen şu anlaşılmasın sadece Yalçın mı , cevabım  hayır olur. Çünkü çocuğundan gencine gencinden yaşlısına kadar herkes bana çok yardım etti ama bazı insanların yardımcı olma hissi çok daha büyük ve derin oluyor. Yalçın abide hem kendisi hem hanımı hemde çocukları hepsi bana çok yardımcı oldular ve buradan Yalçın Kılıçaslan ailesine çok teşekkür ediyorum. Birde grup büyüklerimizin içinde Albayımız da varmış hiç haberimiz yokmuş, şahsen kendisini tanıtmasa hiç farkında bile olmayacaktık. Zaten kendisinde bir gizemlik vardı ama bu gizem bende onun kişilikten kaynaklandığını düşünüyordum ama kendisini otobüste tanıtınca ben askerlik yapmadığım için askerlik Erkan abim durumu bana izah edince bende anlamaya başladım, İsmail Albayıma buradan selam ediyorum. Sevgili Cebrail abim Diyarbakırlı hemşerim yolculuğun başında ilk tanıdığım kişiydi ve ilk andan beri bana o kadar yardımcı oldu. Her ne kadar kendisini Diyarbakırlı ya benzetemesemde buradan kendisine ve eşine buradan teşekkürü borç bilirim, birazda o Güzel Makedonya ya geçiş yapalım.

Makedonya’yı gezmeye başladığımızda ilk dikkatimizi çeken şey orada bolca Camilerimizin olması ezanların okunduğunda kendinizi bir anda sanki Türkiye’deymişiz gibi hissettiriyordu. İlginç olan durum Camiler tarihi olarak orada hala ayakta durmasının sebebi rehberimiz Vahdet’in anlatımına göre Türkiye’nin Balkanlara ve Üsküp’e yaptığı yardım ve desteklerden ötürü olduğunu anlatmıştı. Öyle ki bazı mahallelerde iki yada  üç cami vardı. Buna rağmen yeni kuşakların namaza çokta ilgisi olmadığını görüyoruz buda grup olarak bizi derinden üzdü. Şurasıda bir gerçek ki Osmanlıdan kalan tarihi Üsküp’ü gezerken Bursa ya daha önce gitmiş olanlar kendilerini Bursa’daymış gibi kesinlikle hisseder, tam bir tarih kokuyor o güzel Üsküp. Çarşıdan biraz uzaklaşıp tarihi yerleri gezerken ilk dikkatimi çekenlerden biriside burada heykellerin çok olmasıydı. Sadece Büyük İskender’in değil bir çok kişinin heykellerini yapmışlar. Aslında burada heykel yapmak tarihe saygı duymanın bir parçası haline gelmiş. Büyük İskender ve babası şuan isimlerini hatırlayamadığım bir çok kişinin heykelleri mevcut unutmadan buna ek olarak çarşının içindeki heykellerde dahil.

OHRİD

Bir ormanın içine kurulmuş gölü tertemiz bir yer hatta öyle ki rehberimiz vahdet buranın insanının bura için Cennetten bir parça dünyaya düşmüş oda Ohrid’e denk gelmiş diye söylediğini anlatmıştı. Avukat Mehmet abi bu temiz suda yüzmeyi hiç kaçırmadı, aslında benim içim gidiyordu yanımda benim şortum var nede Erkan abimin. Ayakkabılarımızı çıkararak suyun içerisinde gezmeye başladım, bir yandan da Yalçın abiye takılıyorum bizi oyuna getirdiniz temiz olduğunu söylemediniz diye takılıyorum. Tekrar yola koyuluyoruz  Ohrid’de bulunan kiliseler ve Matka kanyonu ve diğer tüm doğal güzelliklerini Makedonya üzerimize serpmişti. Matka kanyonun da grup olarak kimimiz tekne ile kimimiz botla kimimizde Avukat Mehmet abi ve Yalçın abim gibi o güzelliği suyun o temizliğinde yine yüzemeden duramadılar. Velhasıl Makedonya ve bizden bir parçası olan Üsküp sonra Ohrid benim Ruh dünyamda büyük bir iz bıraktı. Evet her şeyin bir sonu var nitekim gezimiz bizlere anılar bırakarak artık son bulmuştu bundan sonraki hedef Dünyanın en genç ülkesi Kosavaydı. Yazımı burada son verirken gezimizde emeği bulunan Mavera Vakfına ve buradan da sayın Mehmet Koca ya da çok teşekkür ederim bu güzel ailenin bir parçası olmaktan mutluluk duydum. Selam ve Dua ile

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir