Geçen hafta Ekin Yayınları’ndan çıkan, Murat Ayar’ın Genel Yayın Yönetmenliğini, Süleyman Ceran’ın editörlüğünü yaptığı üç kitaplık “Kızıl Kapı” eserini okudum. Bilindiği gibi kitap, üç yönden Filistin meselesine yaklaşıyor:
1-İnsan: Filistin mücadelesinde emeği olan ve önderlik yapan isimler üzerine yazılan yazılar toplanmış. Bu bölümde başta Şeyh Ahmet Yasin, Yahya Sinvar gibi isimler üzerine yazılan yazıları içeriyor.
2-Sembol: Filistin mücadelesinde sembol olan objeler, daha doğrusu Filistin halkının geleneğinde yer alan objeler ve bunların Filistin mücadelesi üzerindeki etkisine değiniliyor.
3-Mekân: Bilindiği gibi, özellikle Kudüs’te Müslümanlar için önemli olan birçok mekân bulunuyor. Bu mekânlar üzerine yazılan yazılar “Mekan” başlığı altında toplanmış.
Doksan üç farklı yazarın yazdığı kıymetli bir eser olmuş. Burada emeği geçen tüm yazarlara teşekkür ediyorum. Kitabı okurken kendi kendime sordum: “Ben bu kitaba yazsaydım ne yazardım?” (Murat Ayar abime küçük bir sitem olsun.) Galiba Şeyh Ahmet Yasin’i yazardım. Şeyh Ahmet Yasin’e farklı bir bakış açısıyla yaklaşırdım. Düşünebiliyor musunuz, hiçbir yeri tutmayan yaşlı bir adam, hatta kendi deyimiyle, “Kurumuş ellerim ne silah tutuyor ne kalem, ümmetin suskunluğunu sana şikâyet ediyorum Allah’ım,” diyen bir adamdır Şeyh Ahmet Yasin. Ama ilginçtir ki, böyle bir adamın aklı, fikri ve daha önemlisi tevhidi bakış açısı o kadar güçlüdür ki, İsrail, kendisine hiçbir zarar veremeyeceğini bile bile onu havadan bombalayarak şehit etti. Aslında burada Müslümanlar açısından büyük ibretler vardır. Başka ne yazabilirdim diye düşündüm, aklıma Muhammed Durra geldi. İkinci İntifada’nın sembolü olan bir çocuktu Muhammed Durra. 2003 yılında babası, dakikalarca onu korumak için bir çöp kutusunun kenarında elinden geleni yaptığı halde başarısız oldu. O dönem Türkiye’de aylarca televizyonlarda o anları izledik. İçimiz acıya acıya, yüreğimiz yana yana izlediğimiz o sahneleri ben o yaşımdan beri unutamıyorum. Hâlâ Filistin deyince ilk o aklıma gelir, neden olduğunu bilmiyorum. Dün bu yazıyı yazmak için Muhammed Durra’nın adını öğrenmek için Google’a bakınca o dönemi tekrar yaşadım, tekrar aynı öfkeyi hissettim. Galiba “Kızıl Kapı”ya yazsaydım Muhammed Durra’yı yazardım diye düşündüm ve sonra kendi kendime dedim ki: “Filistin, yüz senelik bir mesele ve “Kızıl Kapı”da yazmaya değer o kadar çok Şeyh Ahmet Yasin veya Muhammed Durra gibi şehit var ki, üzerine bırakın doksan üç tane yazı yazmayı, dokuz yüz doksan üç tane yazı yazsak yine de Filistin mücadelesini hakkıyla anlatamayız.” Burada Ekin Yayınları’nın çalışmasını küçümsemiyorum, bunun üzerine yemin bile edebilirim; sadece Filistin mücadelesinin ne kadar büyük olduğunu anlatmaya çalıştım. Başta söylediğimi tekrarlayarak bitireyim: Başta Murat Ayar abim olmak üzere emeği geçen tüm amcalarıma, teyzelerime ve kardeşlerime teşekkür ederim.