Yaşım otuz altıya yaklaşırken, geçmişi düşündüğümde, AKP’ye ve Recep Tayyip Erdoğan’a duyduğum hislerin zamanla nasıl değiştiğini fark ediyorum. 2002 yılında, AKP’nin ilk kez tek başına iktidara geldiği günlerde, henüz onlu yaşlardaydım ve 28 Şubat’ın ağır etkileri zihnimde tazeydi. O dönemde, başörtüsü yasağına karşı her akşam elektriklerin bir dakika boyunca yanıp söndürüldüğünü hatırlıyorum. Kanal 7’de, şimdi sevmesem de, Ahmet Hakan’ın başörtüsü yasağına dair eleştirilerini ve yorumlarını dinlerdim. 1999 seçimlerinde Ecevit’in, Merve Kavakçı’yı Meclis’ten kovarak hakkını gasp etmesinin üzerinden henüz üç yıl geçmişti. İşte böyle bir Türkiye’de yaşıyorduk. Bu olumsuz atmosferde, Erdoğan liderliğindeki AKP’nin tek başına iktidara gelmesi, Cumhuriyet tarihinde nadir görülen bir başarıydı.İlk birkaç yıl, bir çocuğun destekleyebileceği ölçüde, AKP ve Erdoğan’ı destekledim. Bu dönemde 27 Nisan e-Muhtırası, Cumhuriyet Mitingleri ve Abdullah Gül’ün cumhurbaşkanlığının engellenmeye çalışılması gibi olaylar yaşandı. Tüm bu süreçte, Erdoğan’ın yanında durdum. AKP’nin ikinci dönemi başladığında, Türkiye artık eski Türkiye değildi. 22 Temmuz 2007 seçimlerinde, bir ay farkla oy kullanma hakkını kaçırmıştım. O dönemde AKP kadrosu, Ahmet Necdet Sezer’in tüm engellemelerine rağmen dört buçuk yılda ülkeye önemli mesafeler kat ettirmişti. Bu yüzden gönlüm yine AKP’den yanaydı.Ardından 2010 Anayasa Referandumu geldi. Belki de tek pişmanlığım, o referandumda “evet” oyu kullanmış olmamdır. 2011’e gelindiğinde, AKP’nin üçüncü dönemi başladı. Partinin bazı yanlışlarını görmeme rağmen, bir alternatif göremediğim için yine Erdoğan ve AKP’ye oy verdim. 2014’te Abdullah Gül’ün görev süresi sona erdi. O dönemde Türkiye, ekonomik özgürlükler ve diğer alanlarda on iki yılda ciddi bir yol kat etmişti. Allah affetsin, o dönemde koyu bir Erdoğancıydım ve belki de bu hisle Erdoğan’a son kez gönülden oy verdim. Sonraki oylarım ise daha çok mecburiyetten oldu.2015 seçimleri, çözüm sürecinin kötü sonuçlanması ve PKK’nın bu süreci bilerek baltalaması nedeniyle dikkat çekiciydi. Bu durum, halkı yeniden AKP’ye yöneltti ve çözüm süreci sona erdi. Hemen ardından gelen 15 Temmuz darbe girişimi, AKP ve Erdoğan’a bir referandum ve bir genel seçim zaferi getirdi. 2017’deki referandum, Türkiye’nin yönetim sistemini değiştiren bir dönüm noktası oldu. Ancak tam Erdoğan’ın gücü pekişiyor derken, 2019 yerel seçimlerinde büyük bir darbe geldi. İstanbul, Ankara ve İzmir gibi üç büyük şehir kaybedildi; hatta İstanbul’da İmamoğlu’na karşı iki kez yenilgi yaşandı. 2023 genel seçimlerinde, “AKP ve Erdoğan gidici” diye düşünürken, bir zafer daha kazandılar. Ancak 2024 yerel seçimlerinde yine büyük bir hezimetle karşılaştılar.Bugün, Erdoğan’ın 22 yıllık iktidar geçmişini hatırlatmak istedim. Hükümetin doğruları da var, yanlışları da. Ancak Müslümanlar olarak genellikle sadece yanlışlarını eleştiriyor, bir türlü güçlü bir alternatif ortaya koyamıyoruz. 2028’deki olası adaylığı konuşuluyor; buna karşıyım, karşıyız, ama hâlâ bir alternatif çıkaramıyoruz. Bu, Türkiye için hem bir ayıp hem de bir kayıp. Ben bu evrelerden geçerek bu noktaya geldim. İleride ne olur, Allah bilir.Selam ve dua ile…
BENİM EVRELERİM
24
Tem