Giriş;
Genellikle şehir dışı ve yurt dışı gözlemlerimi konu alan yazılarıma gezi yazılarım diyorum ama bu yazımın onlardan bir farkı var. Hatay depreminin etkilerini anlatmayı amaçlıyorum onun için daha önceki gezi yazılarımdan biraz farklı olacak biraz daha hüzün biraz daha ibret almamızın amaçlıyorum. Onun için bu yazımı dikkatli okuyalım okumanızı rica ediyorum.
ŞEHİR İÇİNDE KONTEYNER SİTELER
Site kelimesini bilerek kullandım çünkü konteyner siteler diye bir şey olmaz. İstanbul da yaşıyoruz gerçi biraz sonra anlatacaklarım sadece İstanbul da değil bütün Türkiye için geçerli. Ekonomik durumu iyi olan bir çok insan artık site evlerin de oturuyor. Doğu-Batı-Kuzey-Güney fark etmiyor site evleri son 15-20 senedir o kadar yaygınlaştı ki her yerde var. Ah birde o sitelere misafir olmak yok mu düşünün önce güvenlik sizi durduruyor hangi sitede kime geldiniz diye. Kardeşim önce ev sahibinin adını söyleyeceksin sonra evin veya dairenin veya bloğun numarasını söylemelisin ondan sonra seni içeri alıyorlar. Bazen bununla da bitmiyor dairenin önünde eskisi gibi basit bir zil yok artık önce dairenin numarasını gireceksin sonra zile basacaksın ancak öyle binaya girebiliyorsun. Bütün bunlar güvenlik için orasına lafım yok hele İstanbul gibi hırsızı bol olan şehirlerde ama düşünebiliyormusunuz bir iki dakikalık bir deprem bütün bu güvenlik önlemlerini yok ediyor ve sizi konteyner sitelerine yaşamaya mecbur ediyor. Tabi orada ne yaparsanız yapın o kadar üst düzey bir güvenlik sistemini kuramazsınız buradaki amacım depremden ibret almamız gerekirken farklı bir noktayı dile getirmek ve Allah’a hamd etmek elimizdeki nimetleri kaybetmeden hakkı ile şükür etmek gerektiğini anlatmaktır, konteyner evler bana bunları düşündürttü.
TİTUS KAYA TÜNELİ
Hatay da gezmeye başlıyoruz, tarihi çok eski olan Titus kaya tüneli sanki beni yüzyıllar öncesine götürüyor. Burada şu var medeniyet kavramını iki açıdan değerlendirmek lazım 1- orta çağ 2- taş devri dediğimiz zaman sanki medeniyetsiz bir toplum anlıyoruz ama o zamanın şartlarına göre değerlendirmek lazım. Titus tünellerinde gördüklerim yüzyıllar önce bile insanların elinden geldikçe medeni olmaya çalıştığı ama bunu kendi akılları içinde yaptıklarını görüyorum. Düşünebiliyormusunuz o zaman bile kaşık tabak aletleri kullanılıyormuş ama tabi ki bugünkü gibi değilmiş. Buda şu anlama geliyor aslında onlarda kendi akılları yettiği kadar medeniymiş belki de biz daha barbarız. Bugün Filistin de olan olayları düşünürsek Filistin ve daha bir çok yerde olanları düşünüyorum acaba barbar kim? Titus bana bunları hissettiriyor.
PEYGAMBERLER VE EFSANAELER MUSA AĞACI ÖRNEĞİ
Bu konu bu yazımın en önemli konusu hepimiz biliyoruz Hz. ile Hızır’ın ilişkisini, Kur’an Kehf süresinin bir kısmında da anlatılıyor bu ilişki. Hatay da Musa ağacı denilen ağacın özelliği Hz. Musa ile Hızır’ın bu ağacın altında görüştüğü rivayet edilir. Burada şu nokta önemli Kur’an’da anlatılan hikayenin bir çoğu Zaman içinde olayların olduğu yer. Farklı farklı şehirler veya Ülkeler de kendilerine ait olduğunu iddia etmişlerdir. Ashab-ı Kehf olayındaki mağara bugün hem Mersin de hem de Ürdün de bir mağara olduğu iddia edilir. Belki de benim bilmediğim yerlerde bu mağaranın kendi şehrinde olduğu iddia edenler vardır ben bu ikisini bildiğim için bunları örnek verdim. Anlatmak istediğim şu Kur’an’da anlatılan olaylar elbette olmuş ve yaşanmıştır ama Müslüman şehirler bir şekilde bu olayların kendi şehirlerinde olduklarını iddia ederek bu olayları efsaneleştiriyorlar. Veya şöyle diyelim bu olayların içinde olan objeleri kendi içinde olduğunu iddia ederek onları efsane haline getiriyorlar. Bu ne kadar iyi ne kadar kötü olduğu ayrı bir tartışma konusu ama benim sadece gördüğüm tespit.
FARKLI MESELELERİ ANLAMAK İÇİN İSKENDERUN DENİZ MÜZESİ
İskenderun bildiğiniz gibi bir körfez ve limanı olan bir yerdir, tabi tarihte Akdeniz çok önemli bir deniz olduğunu göz önüne alırsak bu körfezin ne kadar önemli olduğunu daha anlarız. Kanuni Süleyman’ın zamanında Barbaros Hayrettin Paşa’nın Akdeniz de ne kadar aktif rol aldığı ve Sultanın deniz savaşlarında ne kadar başarı sağladığını düşünürsek bunu daha iyi anlarız. Osmanlının en uzun süre padişahlık yapan birinin döneminde bu kadar büyük başarı sağlamak tarihe damga vurmaya yeter. Kaldı ki Barbaros Hayrettin paşa ve kardeşleri bu dediklerimin kat kat üstünde başarılara imza atmıştır, bu birinci nokta. İkinci nokta malum Hatay ancak 1939 ülkemize katılmıştır resmi tarih veya gayri resmi tarihine göre Mustafa Kemal’in hayattayken Hatayı Türkiye ye tekrar katmak için çabalarını okuyoruz. Burada siyasete girmemek için konuyu fazla uzatmıyorum ama hem Kanuni döneminde Hatay’ın önemi hemde Türkiye ye katılma sürecini anlamak için İskenderun deniz müzesi bulunmaz bir nimet. Evet bir gezinin daha sonuna geldik umarım yazım sizlere faydalı olur. Selam ve Dua ile…