Efendim geçen gün facebok’ta gezerken bir arkadaşım şöyle bir şey paylaşmıştı; Levent Kırca’nın Devlet sanatçısı olma unvanını geri aldı. Okuduğumda öğrendim ki bu unvanı Levent Kırca’ya Süleyman Demirel vermiş. Açıkçası üzüldüm desem yalan olur çünkü Levent Kırca ne bu Ülkenin bir çok kesimine hitap edebiliyor nede bir sanat adına bir şey yapabiliyor. Tamamen politik bir adam olmuş, gerekçe bu. Şimdi büyük bir ihtimalle Hükümet düşmanlığı daha da artmıştır ama hiç kimsenin umurunda değil. Kırca’ya bu durumda geçmiş olsun demekten başka bir şey diyemiyorum. Eğer maddi sıkıntıyla karşılaşırsa haberimiz olsun elimizden geleni yaparız’ mı acaba? onda’ da pek emin değiliz. Eh olacak o kadar sen toplumdan uzak bir söylem içine girersen olacak bu, neyse Levent Kırca’ ya kalan hayatında doğru yolu bulması dileği ile biz ikinci konumuza geçelim.
Efendim bugüne kadar Post Modern kelimesini çok duydum ama ne anlama geldiğini tam olarak bilmiyordum. Geçen gün Batı Edebiyatı dersinde akımları işlerken bu Post Modernizimin ne anlama geldiğini öğrendim. Aslında biliyordum kafamda tam olarak oturtmamı sağladı. Post Modernizim şu demek; Modernizim sonrası yani modernizimin tam olarak toplumun kılcal damarlarına kadar işlediği döneme Post Modern diyoruz. Burada benim aklıma şu soru geldi; 28 Şubatta Post Modern darbe demek ne kadar doğru diye bir soru takıldı aklıma. Bana göre o süreç için doğru bir isim değil çünkü 28 Şubat başörtü zulümü orta çağ mantığıyla yapılmış bir zulümdür. Binlerce başörtülü bacılarımız ya ikna odalarında ikna oldu ya Avrupa da okudu yada okulu bırakmak zorunda bırakıldı. Bunun modernlikle çağdaşlıkla hiçbir alakası yoktur. 28 Şubata madem modernizim diyemiyoruz modernizim sonrası demenin de hiçbir anlamı kalmıyor. Kaldı ki bu süreçten öncede Türkiye darbeler yaşamış ve ne demokrasi ne özgürlük Türkiye’ye hakim olamamıştı. Bütün bunlara dayanarak 28 Şubata Post Modern demek doğru değil olsa olsa buna bal gibi bir darbe denir. Selam ve Dua ile…