3 Kasım 2002′ de AK parti tek başına iktidara geldiğinde Türkiye’de bir resmi ideoloji sorunu vardı, baskıcı , despot bir yapıydı. Ülke öyle bir hale getirilmişti’ ki Kürt sorunu, Alevi sorunu, Başörtüsü sorunu gibi büyük sorunlar vardı. Yazı yazan insanlar bazen gözaltına alınıyordu. 2002′ ye kadar ara sıra yaşanan darbeler ile resmi ideoloji baskısının çok net bir şekilde kendi iktidarını korumuştu. 3 Kasım seçimlerinden önce Türkiye çok kötü bir ekonomik kriz ile karşı karşıya kaldı. Başbakan Bülent Ecevit büyük bir umutla Amerika’dan Kemal Derviş’ i getirerek ekonominin başına getirmişti, ama gemi bir kere su almıştı. Yaklaşık 1 sene sonra Kemal Derviş Ecevit ile anlaşamadı ve Türkiye’den ayrıldı, zaten bu olaydan çok kısa zaman sonra Ecevit seçim kararı aldı. Ve AK parti 3 Kasım’da iktidara geldi. O tarihten 2007′ ye kadar’ ki sürece baktığımızda şunu görüyoruz, Çankaya’ya ev sahipliği yapan Ahmet Necdet Sezer Hükümetin rahat çalışmasına engel oldu. Mesela Hükümet kanun çıkartıyordu ama Çankaya’daki veto edip tekrar başa dönmesine neden oluyordu hatta Sezer’in Cumhurbaşkanlığını bıraktığı dönemde T.C en çok kanun veto eden Cumhurbaşkanı oldu. Neyse takvimler 2007’yi gösteriyordu, resmi ideoloji yandaşları Çankaya’yı kaptırmamak için harekete geçti, Cumhuriyet mitingleri, 367 gerilimi ve 27 Nisan e-muhtırası sonraki süreci hepimiz biliyoruz. Bunların hiçbiri Abdullah Gül’ün Çankaya’ya çıkmasına engel olamadı. O seçimden sonra yaşanan Ergenekon süreci Kemalizm’in gücünü zayıflattı. Aslında bugünde Türkiye yine bir Cumhurbaşkanlığı seçimleri yaklaşıyor ve yaşadığımız ortam yaklaşık 6 ay önce başlayan 17 Aralık ve 25 Aralık operasyonları gölgesi altında yaşanıyor. Bazılarının Erdoğan Çankaya’ya çıkmasını engellemek istiyor, çünkü T.C’ nin en önemli kalesi olduğunu biliyorlar. Dün o kale resmi ideolojinin elindeydi, bugün AK Parti gibi çok güçlü bir halk desteği olan bir Parti’nin elinde, yarın nasıl paralelcilerin eline geçebilir’ mi ? bunun hesabını yapıyorlar. Selam ve Dua ile