YUSUF ŞEVKİ HAKYEMEZ(Başkan);Trabzon doğumlu, çaykara imam hatip lisesini bitirdi, ardından Ankara üniversitesi siyasal bilgiler fakültesi kamu yönetimini bitirdi, akademisyendir. Y.Ş. Yılmaz anayasanın değiştirilemez ilkelerinin “cumhuriyetçilik” ilkesi dışında diğerlerinin kaldırılmasını istemektedir. Halen Karadeniz teknik üniversitesi rektör yardımcısıdır. Cumhuriyet kurulduğundan bu yana özellikle laiklik ilkesi anayasaya girdiğinden beri çok tartışılmıştır, hatta Türkiye’de darbelerin yapılmasının en büyük sebebi olarak gösterilir. Laikliği korumak adına Kenan Evren’ nin darbelerin en büyüğü olan 12 Eylül dönemini başlatan o meşhur konuşmasında darbenin sebeplerinden biri laik’ liğin tehlikeye girmesidir demiştir. AK partinin içinde baktığımız zaman hakikaten katı laik’ çilerin baskı yaptığı insanlar olduğunu görürüz.Ben bu ilkenin çok tartışıldığını ve hala tartışılması gerektiği kanaatindeyim. AK parti hükümeti 10 senedir eski anlayışı yıkmaya çalışıyor, bence Y.Ş. Hakyemez’ de akil adamlar grubunda seçilmesinin amacı eski laiklik anlayışı yerini yeni bir laik’lik anlayışı oluşturmak, çünkü bir gerçek bu ülkede laik’liğe karşı bir kesim var ve bu kesim zaman zaman AKP’ye yanaşan fakat hükümet ile çoğu konuda apayrı düşünen önemli ve sayıları yeteri kadar olmasada büyük bir kesim var. Acaba bu kesime bir mesajmı diye insanın aklına takılıyor.
VEDAT BİLGİN (Başkanvekili); 1954 Bayburt doğumlu,ilk ve orta okul ve lise eğitimini aynı şehirde tamamladı,1974-80 yılları arasında Hacettepe üniversitesi sosyal ve idari bilimler fakültesinde yüksek öğretimini tamamladı, akademisyendir. Prof. Dr. Vedat bilgin 2011 yılından bu tarafa Gazi üniversitesi İİBF çalışma ekonomisi bölüm başkanı olarak akademik hayatını sürdürmektedir.2006 yılında misafir öğretim üyesi olarak gittiği Michagen üniversitesinde “orta doğuda modernleşme sorunları” konulu uluslararası çalışmada yer aldı. Dünya’nın gitgide modernleştiği bir dönemde yaşıyoruz bugün Ortadoğu denilen bölgede bir çok sorunlar var bu sorunlardan biride kürt sorunu. Evet bu sorun sadece bu ülkede değil İran, Irak, Suriye’de yaşayan Kürt’leri de ilgilendiriyor.Ortadoğu’da modernleşme denince bence bu kavram çokta önemsiz bir kavram değil ve ne kadar karşı olursak olalım bu sorunu dünyanın modern bakışı ile çözmeye çalışıyoruz. A. Davutoğlu bence stratejik derinlik kitabında bunu çok güzel anlatmış. Vedat bey bence bu anlattıklarımı benden daha iyi bilen bir kişi, onun için başarılı olabileceğine inanıyorum.
FATMA BENLİ(Sekreter);Aslen Kastamonu’ lu olan Fatma benli İstanbul doğumludur. İstanbul üniversitesi hukuk fakültesi mezunudur, Marmara üniversitesinde başörtüsü yasağı sebebi ile yarıda bıraktığı özel hukuk alanındaki yüksek lisans eğitimine devam etmektedir. Georgetown üniversitesi tarafından yayınlanan” dünyanın en etkili 500 Müslümanı” listesinde ismi geçmektedir.Dünya üzerinde maalesef bir ümmet problemi vardır, bu bana göre aslında Türkiye’deki kürt sorununun bu zamana kadar çözülmemesinin en büyük nedenlerinden birisidir ne acınacak bir durum değilmi. En üzücü tarafı da bu işi liberalizm ile çözmeye çalışıyoruz. Dünyadaki en etkili 500 Müslümandan biri buradaki soru şu ;kim belirliyor bu 500 Müslümanı, el cevap ABD’nin bir şirketi, peki neye göre; liberal anlayışa göre ve böyle biri akil adamlar grubuna hükümet tarafından seçiliyor.Biraz özeleştiri, birazda hükümetin bu ismi neden seçtiğini düşünmek gerekmiyor mu, ben Fatma Benli’ nin ne kadar doğru bir seçim olacağını zamana bırakmanın çok iyi olacağını düşünüyorum.
ŞEMSİ BAYAKTAR(TZOB)1958 yılında Akyazı doğumludur, A.Ü. Fen fakültesi ve ziraat fakültesinde öğrenim gördü, halen SGK yönetim kurulu üyesi, Türkiye-AB karma istişare komitesi Türkiye kanadı üyesi ve Türkiye ziraat odaları başkanı olarak görevine devam etmektedir. Burada iki noktaya dikkat çekmekte yarar var;1-ziraat fakültesi Türkiye için toprak çok önemli gelir kaynağıdır, çünkü cumhuriyet tarihi boyunca tarım her şey gibi siyaset ile aralarında bir bağ kurmuştur. Buda kürt sorununu az veya çok etkisi olmuştur, burada biraz ekonomik yönden bahsediyorum ve bir zaman sonra İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlere göçler çok fazla olmuştur. Hep denir ya göç sorununu aslında kürt sorunundan kaynaklanan bir sorundur(bir çoğu).Bence bu yönüyle biraz düşünecek olursak ileriki yıllarda barış olursa Türkiye’de adaletsiz nüfus dağılımı biraz daha dengelenebilir .Bunun tek şartı var barışın gelmesi, terörün bitmesi ve Türkiye’nin her yerinde ziraatın artması bunun için bence Ş. Bayraktar doğru bir isim olabilir.
KÜRŞAT BUMİN;1947 Sivas doğumlu, D.T.C.F. felsefe bölümünü bitirdi.1972-80 yılları arasında paris’ te siyaset felsefesine ilişkin çalışmalar yaptı, çeşitli dergilerde makaleleri yayınlandı ,yazardır .Türkiye’de iki kesim dışında bütün siyasi düşünceler kürt sorunu diye bir sorun var ve çözülmeli düşüncesini taşıyor. K. Bumin’ de dinlediğim kadarıyla, liberalizme yakın bir adam siyasi olaylara iyi yaklaşıyor. Buda dışarıdan çokta adaletli yaklaşım gibi görünmüyor .Olayın bir başka tarafıda bana göre hükümet ile çoğu noktada ayrı düşünüyor, bu şu anlama gelmesin hiç mi ortak noktaları yok, olabilir ama dinlediğim kadarıyla hükümetle bu zamana kadar fikirsel olarak ayrılan birisidir. Belki bundan sonra değişir mi orasını bilemem.
ORAL ÇALIŞLAR;1946 Tarsus doğumlu, Kürt ve Türkmen bir ailenin çocuğu,liseyi Tarsus Amerikan lisesinde tamamladı.ODTÜ inşaat mühendisliği bölümünde 1 yıl okuduktan sonra(1966)İstanbul iktisadi ticari ilimler akademisine geçti,1968 haziran işgallerinde deniz gezmiş ve arkadaşlarıyla birlikte İstanbul üniversitesinin işgaline katıldı.İstanbul iktisadi ticari ilimler akademisinin işgal komitesi başkanı oldu.1992’den beri cumhuriyet gazetesinde çalışıyor,çeşitli tv.programları hazırladı,ayrıca yazardır.Biz Müslümanlar olarak şunu biliyoruz,zulüme kim uğrarsa uğrasın her zaman onun yanında olmalıyız.Türkiye’deki üniversiteler her zaman siyasi yönleri olmuştur,bu özellikle 12eylül döneminde çok net bir şekilde yaşanmıştır.Deniz gezmiş her ne kadar fikirlerini beğenmesemde haksızlığa uğramış biridir.Oral çalışlar o dönemde bir dava uğruna çalışmış birisidir ve 40-50 senelik bir tecrübesi olduğu kanaatindeyim,çünkü o senelerden bugüne kadar geldiğimizde 12mart,,12eylül,28şubat,27nisane-muhtıra dönemlerini yaşamış birisidir.Şu noktayı dikkate almamak olmaz,deniz gezmiş ve arkadaşlarının yaşadığı dünya ile bugünkü dünya arasında uçurumlar kadar fark var hem siyasi olarak,hem sosyolojik olarak ama bu oral beyin tecrübesiz olduğu anlamına gelmez,dedimya tecrübe var ama acaba hükümetin fikirleri deniz gezmiş ve arkadaşları gibimi bence değil,tek bir seçenek var o.çalışlar’ın fikirsel olarak değişim gösterdiği bunuda zaman gösterecek.
ORHAN GENCEBAY;1944 Samsun doğumlu,müziğe 6 yaşında rus konservatuarı mezunu ve aslen kırım göçmeni eski bir opera sanatçısı olan klasik batı müzikçi emin tarakçı hocadan keman ve mandalin dersleri alarak başladı.7 yaşında bağlama ve türk halk müziği dersleri aldı,20 yaşında TRT Ankara,22 yaşında TRT İstanbul radyosu sınavlarına girdi.Ankara radyosundan İstanbul radyosuna geçerek 10 ay çalıştı kendi isteği ile ayrıldı.Sanat aslında bir toplum için vazgeçilmez bir olgudur,burada bu kelime üzerinde biraz durmakta yarar görüyorum.Özgür bir toplumda sanat veya baskı toplumdaki sanat ikisi birbirinden farklı değilmi.Ben şunu söylüyorum sanatın siyasi yönleri var bu tiyatro,müzik gibi pek çok ayrı dalları var,her dönemde bunlar üzerinde bazen baskılar bazende özgürleşmeye yönelik adımlar atılmış.Roman ,hikaye hepsi sanat kavramının içine giriyor.Onun için orhan Gencebay daha önce anlattığım yılmaz erdoğan gibi sanatçıların akil insanlar grubunda olması çok önemli,çünkü sosyolojik olarak değişmenin en önemli yolu sanattır,sanat olduğuna inanıyorum.Türkiye’de bugün bir sorun var ve bu sorun insanların canlarına mal oluyor senelerdir,elbette bu sorunu çözmek için siyaset üretmek lazım ama sadece o yetmez,sanatıda işin içine katmak lazım.Bence bunun için orhan Gencebay gibi sanatçıların böyle bir görevde olması çok önemli,başarılı olsun olmasın isminin böyle bir yerde olması bana göre bu sorunun çözülmesini istemeyen kesimlere güzel bir cevaptır.
YILDIRAY OĞUR;1978 Rize doğumlu köşe yazarı ve aktivisttir. ODTÜ üniversitesi siyaset bölümünü okudu,2000 yılından bu yana 19 mayıs Atatürk’ü anma gençlik ve spor bayramının kutlanma tarzına yönelttiği eleştirilerle tanındı.2007 yılından beri taraf gazetesinde manifestom adlı köşesinde yazmaktadır, aynı zamanda gazetenin yazı işleri müdürüdür. Şöyle bir düşünelim, Türkiye’de hep bir resmi ideolojinin baskısından söz ediyoruz,23nisan,19mayıs gibi bu ideolojinin bayramları mevcut bizde bunları eleştiriyoruz. Liberalizm’ de bunları eleştiriyor ama birbirimizden farklı amaçlar taşıyoruz,biz bu bayramların Müslüman halka psikolojik baskı olduğunu söylüyoruz,onlar özgürlüğün kısıtlanması olararak görüyor.Liberalizm özgürlük altında bu toplumu ahlaksızlanmasına zemin hazırlıyor,demek istediğim şu,bizim rahatsız olduğumuz düşünce ideoloji bir olabilir,ama bizim kırmızı çizgilerimiz olmalı ve liberalleşmemeye dikkat etmeliyiz.Bu Müslümanlar için çok zor bir savaş biliyorum ama bunu yapmak zorundayız,yıdıray oğur ne kadar başarılı olacağını zaman gösterecektir.
BENDEVİ PALANDÖKEN;1949 Malatya doğumlu,1962 Ankara’nın cebeci semtinde babası vefat ettikten sonra henüz 13 yaşındayken bakkal olarak başladığı meslek hayatına halen telli kaya sokaktakidükkanında devam etmektedir.Ankara bakkallar ve bayiler derneğinde 1965 yılında yılında denetim kurulu üyeliğine seçildi,1978-84 yılları arasında başkan vekilliği görevini yaptı,1984 yılındada bu kurumun başkanvekilliği görevini yaptı,1984 yılındada bu kurumun başkanı seçildi ve halen görevine devam etmektedir.Eskiden her sokak ve mahallede bir bakkal bulunurdu,bakkalcıların temel özelliği müşterinin hangi psikolojide olduğunu hemen hemen bilirdi.Genellikle insan az olduğu için her bakkalın müşterisi kolay kolay değişmezdi.Yani demek istediğim şu,adam bakkala girer girmez bakkalcı şunu hemen hemen anlardı; bu adam ekmek veya süt almak için gelmiş falan çocuk çikolatayı çok sever,onun için gelir veya falan ailenin cebinde para yok,ötekinin var bakkalcı bunu bilir ona göre davranırdı.Bir anlamda bulunduğu mahallenin insanlarının hangi psikolojide olduğunu bilirdi.Bence b.palandöken eğer geçmişte bunu iyi yaptıysa bu görevde tecrübeleriyle başarılı olma ihtimali yüksektir.